Menu
RSS
AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

CHP: İktidarın Demokrasi Anlayışı İşte Tam Budur; Kepez Belediye Başkanı Şok Bir Kararla Tutuklandı

CHP: İktidarın Demokrasi Anlayışı İşte Tam Budur; …

Antalya’nın Sarısu teleferik h...

Başkan Böcek: Teleferikteki 25 Kabinde 184 Vatandaşımızı Kurtarma Çalışmaları Sürüyor

Başkan Böcek: Teleferikteki 25 Kabinde 184 Vatanda…

Antalya'da 1 kişinin öldüğü 2'...

Başkan Muhittin Böcek: Daha Nice Bayramlarda Hep Beraber Olmak Dileğiyle

Başkan Muhittin Böcek: Daha Nice Bayramlarda Hep B…

Antalya Büyükşehir Belediye Ba...

Antalya SES: 7 Nisan Dünya Sağlık Günü: "Sağlığım, Hakkımdır!"

Antalya SES: 7 Nisan Dünya Sağlık Günü: "Sağl…

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçi...

Prev Next

Antalya Tabip Odası: Türkiye Dünya’nın Çöplüğü Değildir!

Antalya Tabip Odası: Türkiye Dünya’nın Çöplüğü Değildir!

 

Antalya Tabip Odası Halk Sağlığı ve Sağlık Politikaları Komisyonu ile Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu ortak bir açıklama yaparak

São Paulo Uçak Gemisinin sökülmesinin çevre sağlığı afetine yol açabileceği uyarısında bulundu.

Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Cumhur İzgi, São Paulo uçak gemisinin sökülmesi işinin İzmir Aliağa’da yapılmasının, sonuçları on yıllar içinde ortaya çıkacak çevre afetine yol açabileceğinden endişe ettiklerini belirterek “Ülkemizde Aliağa’da yoğunlaşan gemi söküm sektörünün

São Paulo uçak gemisi gibi yüksek miktarda asbest ve ağır metal içeren gemilerin sökümü ile ortaya çıkacak çevresel ve mesleki asbest maruziyetinin kontrolüne yönelik alt yapı, bilgi birikimi ve deneyimi bulunmamaktadır” dedi.

Yüksek miktarda tehlikeli atık taşıyan ve hiçbir ülkenin sökümünü üstlenmediği Sao Paulo gemisinin Türkiye’ye gelmemesi gerektiğini söyleyen Dr. M. Cumhur İzgi “Verilen izinler iptal edilmelidir. Sao Paulo ve diğer tüm zehirli gemiler, nerede yapılıyorsa orada sökülmelidir.

Aliağa Gemi söküm tesisleri tam anlamıyla denetlenmeli ve çalışma koşulları işçi sağlığı ve güvenliğine uygun hale getirilmelidir. Mevcut yönetmeliklere kağıt üzerinde uyan ancak insan ve çevre sağlığını hiçe sayan işletmeler için bakanlığın verdiği izinler derhal iptal edilerek kapatılmalıdır” şeklinde konuştu.

Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Cumhur İzgi tarafından yapılan açıklamada konu ile ilgili şunlar söylenmekte:

“Bu geminin ikizi olan Clemenceau gemisi ise içerdiği yüksek miktardaki asbest nedeniyle söküm sürecinde dünyadaki asbeste karşı verilen mücadelede simgeleşmiştir. Sao Paulo’nun paylaşılan Tehlikeli Atık Envanteri (IHM) ve Gemi Söküm Planlarına göre atıklara dair bilgi ve ölçümlerin yetersiz olduğu,

envanterin geminin sadece %12’sine girilerek oluşturulduğu belirtilmektedir. Brezilya basınında yer alan haberlere göre ise çevre aktivistleri sökümün yaratacağı riskler nedeniyle uçak gemisini müzeye dönüştürmek istemektedirler. Brezilya karasularından çıkmak üzere olan geminin hareketinin engellenmesi için

tedbir kararı çıkartmış olmalarına rağmen bunu başaramama endişesi taşımaktadırlar.

Aliağa ve çevresinde, özellikle doğal liman olan Nemrut Körfezinde yılda yaklaşık 900bin ton hurda gemi sökümünün yarattığı çevre kirliliği, başta çalışanlar olmak üzere halk sağlığı sorunları yıllardır dile getirilmekte ve konu ile ilgili mücadele sürdürülmektedir.

Kontrol altında bulundurulması ve çevre açısından gerekli önlemlerin alındığı bölgelerde yapılması gereken çevresel riski yüksek faaliyetler olan gemi söküm işlerinin ülke olarak tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereği standartları belirlenmiştir.

Genellikle 20 yaş ve üzeri gemilerin yapımında izolasyon maddesi olarak kullanılan asbest başta olmak üzere, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller, madensel yağlar, poliaromatik hidrokarbonlar (PAH), poliklorlü bifeniller (PCB), radyoaktif atıklar gibi birçok tehlikeli atıklar çevre,

çalışan ve toplum sağlığını ciddi şekilde olumsuz etkilemektedir. Asbest liflerinin solunması asbestoza, asbestoz ise on yıllarla ifade edilen gözükmezlik evresinin ardından akciğer ve akciğer zarı kanserine (mezotelyomaya) neden olabilmektedir.

Ülkemizde asbest kullanımı 2010 yılında tamamen yasaklanmıştır. Ancak önceki yıllarda binalarda yalıtım malzemesi olarak yaygın şekilde kullanılmış ve kentsel dönüşüm kapsamında asbestli malzeme içerebilecek binaların kontrolsüz şekilde yıkılması halk sağlığı açısından riskli bir durumun ortaya çıkmasına

neden olmuştur. Asbeste maruziyetin önemli bir başka nedenini ise yukarıda da belirttiğimiz gibi gemi söküm işleri oluşturmaktadır.

Çevresel riski yüksek olan ve gerçekleştirilmesi halinde gerekli özel önlemlerin alınması ve uygulanması gerekliliği nedeniyle maliyetleri de yüksek olan gemi söküm sektörü gelişmiş ülkelerde tercih edilmemektedir. Buna karşın Türkiye’nin lider konumda olduğu gemi söküm işlerinin Hindistan,

Pakistan ve Bangladeş gibi emeğin ucuz, denetimin yetersiz olduğu ülkelere kayması dikkatle sorgulanmayı gerektirmektedir. Bu ülkelerde yoğunlaşmasının nedenleri arasında çevreyi koruma politikalarının yetersiz olması ve gemi sökümüyle ilgili mesleki iş gücüne kolay ulaşılabilmesi yatmaktadır.

Ülkemizde çevresel ve mesleki asbest maruziyetinin kontrolüne yönelik Sağlık Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı tarafından yürütülmüş, sonuçları kamuoyu ile paylaşılan bilimsel ve sistematik herhangi bir çalışmanın bulunmadığı bilinmektedir.

Uluslararası sözleşme ve ulusal mevzuat hükümlerini dikkate almaksızın karasularına ve geri dönüşüm faaliyet alanına getirilen gemiler usulsüzlüklerin ortaya çıkışını engellemek adına büyük bir hızla söküme alınmaktadır. Ülkemizde Aliağa’da yoğunlaşan gemi söküm sektörünün S

ão Paulo uçak gemisi gibi yüksek miktarda asbest ve ağır metal içeren gemilerin sökümü ile ortaya çıkacak çevresel ve mesleki asbest maruziyetinin kontrolüne yönelik alt yapı, bilgi birikimi ve deneyimi bulunmamaktadır. Bu koşullarda São Paulo uçak gemisinin sökülmesi işinin

İzmir Aliağa’da yapılmasının, sonuçları on yıllar içinde ortaya çıkacak çevre afetine yol açabileceğinden endişe etmekteyiz.

Çevre Kanunu’nun 13. Maddesine göre tehlikeli atıkların ithalatı yasaktır. Aynı şekilde, ülkemizin de taraf olduğu Tehlikeli Atıkların Sınır Aşırı Taşınması ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi ve İzmir Protokolü de tehlikeli atık ithalatını ve ülkeler arası transit geçişini yasaklamaktadır.

Buna karşın örneğin Gaziemir’de 2007 yılında tespit edilen, ülkemize girişi yasak olan, nasıl geldiğine dair bilgi paylaşılmayan radyoaktif atıklarla ilgili süreç halen devam etmektedir; Adana’da ithal edilen plastik çöp yığınlarının kontrolsüz bir şekilde çıkarılan yangınlarla bertaraf edildiği medyada yer almıştır.

Çevre sağlığı kavramı; biyolojik, fizikokimyasal, ve sosyal bileşenleri ile bir bütün kabul edilen çevreyi bu bütünlük içinde değerlendirerek insan ve diğer canlıların varlığını ve sağlığını tehlikeye düşüren etmenleri tespit etmeyi ve ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. 

Ancak günümüzde egemen olan sosyoekonomik yapı, her şey gibi doğayı da meta olarak görmekte; kamu da bu piyasacı sistemi kolaylaştırıcı rol üstlenmektedir. Bunun sonucu olarak bir taraftan doğa yağmalanır ve harap edilirken diğer taraftan yeni adaletsizlikler, eşitsizlikler üretilmektedir.

Görüldüğü gibi ekolojik sorunların sadece yerel ve/veya bireysel sorunlar değil, ekosistemi etkilemesi nedeniyle canlılığın ortak sorunu olduğu ve bu sorunlarla topyekûn mücadele edilmesi gerektiği açıktır.

Tüm bu yaşananlar, iktidarın ülkemizi atık çöplüğü yapma politikasını açıklıkla ortaya koymaktadır. Yüksek miktarda tehlikeli atık taşıyan, hiçbir ülkenin sökümünü üstlenmediği Sao Paulo gemisi ülkemize gelmemelidir. Verilen izinler iptal edilmelidir.

Sao Paulo ve diğer tüm zehirli gemiler, nerede yapılıyorsa orada sökülmelidir. Aliağa Gemi söküm tesisleri tam anlamıyla denetlenmeli ve çalışma koşulları işçi sağlığı ve güvenliğine uygun hale getirilmelidir. Mevcut yönetmeliklere kağıt üzerinde uyan ancak insan ve çevre sağlığını hiçe sayan işletmeler için

bakanlığın verdiği izinler derhal iptal edilerek kapatılmalıdır.

Biz hekimler yaşam hakkını savunmayı önceleyen mesleki değerlerimizle, yaşamın özünde doğa ile birlikte var olmanın yattığının, yaşam alanlarını korumanın ve var olan kültürlere saygı göstermenin gerektiğinin bilincindeyiz. Her türlü ekonomik faaliyetin doğada yaşayan canlıların yaşam döngülerini

olumsuz etkilemeyecek, çevresel kirliliğe yol açmayacak şekilde planlanması ve yürütülmesi gerektiğini belirtiriz.

Türkiye Dünya’nın Çöplüğü Değildir!”

yukarı çık
0
Paylaşım