Menu
RSS

Erdoğan: Yeter ki İsrail'den müsaade alalım, onları Türkiye'ye getirelim

  • Yazan 
Erdoğan: Yeter ki İsrail'den müsaade alalım, onları Türkiye'ye getirelim

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gazze'deki yaralıların Türkiye'ye getirilmesi için İsrail'den izin beklediklerini söyledi. Erdoğan, "Gazzeli yaralılara sahip çıkan, onları uçaklarla buradaki hastanelere taşıyan ülke, Türkiye. Şu anda 30’a yakın Gazzeli kardeşimizi Türkiye’ye getirdik, hastanelerimizde tedavi altındalar ve gelmeye devam edecek.

Yeter ki biz İsrail’den müsadeyi alalım, onları ülkemize getirelim. Bu mücadele de devam ediyor.” şeklinde konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin değerlendirmeler yaptı. CHP ve MHP'nin ortak adayının 12 ilde yüzde 15'in altında oy aldığını söyleyen Erdoğan, "HDP'nin adayı 64 ilimizde yüzde 15'in altında kaldı. Ortak adayın yüzde 5'in altında oy aldığı 11 ilimiz var. Bu da manidardır.

HDP'nin adayının da yüzde 5'in altında oy aldığı 51 ilimiz var. Hani şimdi bazı medya unsurları çıkıyorlar, 'Artık, kitle partisi olmaya doğru gidiyor' diyorlar. Rakamlar ortada, tablo ortada, bunlar olamaz. Niye? Genleri farklı bunların." dedi.

Erdoğan, 13 yıl önce Ankara'da Bilkent'teki bir salonda AK Parti'nin kuruluşunu ilan ettiklerini, milletten büyük bir teveccüh gördüklerini anlattı. Erdoğan, "AK Parti'nin kuruluşuyla birlikte milletimizdeki heyecan ve umut doruk noktasına ulaştı. Anadolu'yu, Trakya'yı karış karış dolaştık, milletimizle kucaklaştık. Türkiye'nin en büyük partisi olarak, iktidar partisi olarak sandıktan çıktı. Parlamentoya iki parti girdi. Parlamentonun yüzde 63 gibi bir çoğunluğuna sahip olduk. Aramızdan ayrılmış, ahirete intikal etmiş tüm kardeşlerimizi rahmetle yad ediyorum, mekanları inşallah Cennet olsun diyorum.

AK Parti'nin kuruluşuna, destek vermiş kardeşlerime bu köklü hareketin sancağını şerefle, onurla taşımış olan her bir yol arkadaşıma buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Geride kalan 13 yıl içinde çok zor ve meşakkatli yollardan geçtik. Kurulduğu andan itibaren arka arkaya davalar açıldı. Biz, milletimizle hasretle kucaklaşırken, Ankara'da şahsımla ilgili derhal tutuklanmamı isteyen bazı savcılar çıktı. AK Parti'nin kapatılması için girişimler oldu. Çok sayıda provokasyon yapıldı. Zaman zaman partimizin içine fitne sokulmak istendi. Bizi yavaşlatmak için nice tuzaklar kurudu. Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleriyle hem hükümetimiz hem de partimiz hedef alındı. 13 yıl içindeki tüm bu saldırıları püskürttük, kurulan bütün tuzakları altüst ettik. Hak bildiğimiz yolda, ayaklarımız dolanmadan, istikametimizden sapmadan bugünlere kadar geldik." şeklinde konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti: "İçerideki ve dışarıdaki güç odakları ellerindeki tüm imkanları kullanarak, 13 yıl boyunca bizi çok yoğun bir taarruz altında tuttular. Amaçları, sadece denklemin dışına itmek değildi, AK Parti'yi hizmet üretemez hale getirmek istiyorlardı. 13 yıllık süreçte hem partimizi dimdik ayakta tuttuk, saldırıları püskürttük, hem de Cumhuriyet tarihimizin en büyük yatırımlarını gerçekleştirdik. Şunu unutmayalım, AK Parti'yi millet kurmuştuk. Milletimizin her bir ferdinin talebi, hayalleri AK Parti'nin programında ve siyasetinde ete kemiğe bürünmüştür.

AK Parti milletle yürümüştür, hiçbir zaman manda ve himaye kabul etmeyen, milletin egemenliğini hiçkimse ile paylaşmayan parti olmuştur. Medya millet egemenliğine, biliyorsunuz ortaktır. Üstelik de egemenlik üzerinde milletten daha büyük güce sahipken AK Parti döneminde bu ortaklık sona erdirilmiştir. Çeteler ve cuntalar millet egemenliğinden AK Parti sayesinde ellerini çekmişlerdir. Yargı, millet egemenliğine ortak olan milletin iradesini kısıtlayan unsur olmaktan çıkmıştır. Bu dönemin en önemli kazanımlarıdır."

"PARTİMİZİ KURDUĞUMUZDA BİZE ÖMÜR BİÇENLER YANILDILAR"

Erdoğan, ayrıca, "Biz partimizi kurduğumuzda bize, hatırlayın ömür biçenler vardı, yanıldılar. Onların dedikleri olmadı, Allah'ın dediği oldu. Yıpranacağımızı, dağılacağımızı, yorulacağımızı düşünenler ne yazık ki bizimle beraber yürüyenlerin içinde bile son zamanlarda AK Parti'nin kısa zamanda dağılacağını söyleyenler var. Biz, sadece milletten yetki alan bir parti olduk ama biz milletin hayır duasını da her daim yanında tutan bir parti olduk. Milletimize mahcup olmadık. 13 yıl içinde 9 seçime girdik, 3 yerel, 3 genel, 2 halk oylaması ve 1 cumhurbaşkanlığı seçimi. Bizim tükeneceğimizi düşünenler her seçimin ardından hayal kırıklığı yaşadılar." diye konuştu.

Seçimde tüm partilerden oy aldıklarını dile getiren Erdoğan, "10 Ağustos seçiminde sadece AK Parti'ye gönül vermiş kardeşlerime değil; CHP, MHP, HDP, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ve nice partinin mensuplarından şahsımıza desteklerini esirgemeyenler oldu, onlara da buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Bize desteklerini açıklayan siyasi partilerimize, bu süreçte daima yanımızda olan ilanları, basın toplantılarıyla bizi yalnız bırakmayan STK'lara teşekkürlerimi sunuyorum. İki kesim teşekkürleri özellikle hak ediyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hiçbir karşılık beklemeden fedakarca, gönüllü olarak gece gündüz çalışan tüm kardeşlerime sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum. Yine bu süreçte, kampanyamıza maddi destekte bulunan tüm kardeşlerimize de özellikle teşekkür ediyor, hepsinden Allah razı olsun diyorum. Kampanya süresince görev alan, katkı veren, destek olan tüm kardeşlerime, yol arkadaşlarıma, çalışma arkadaşlarıma aynı şekilde bir kez daha teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, şöyle devam etti: "10 Ağustos seçiminde her zaman olduğu gibi, burada mukayeseli bazı oranları vereceğim. 81 vilayetin her birinden oy aldık. Bu tabii şu bakımdan çok önemli, AK Parti için sürekli ayrımcılık yakıştırması yapanlara cevaptır, bu bir ispatı vücuttur aslında ve diğer siyasi partilerin hangi konumda, hangi noktada olduğunu söylemesi olması bakımından da bu çok önemli. Bizim en düşük oy aldığımız iller hangileri biliyor musunuz? Tunceli ve Şırnak, fakat oralarda da oy oranımız nedir biliyor musunuz? Birisinde yüzde 14,4 diğerinde yüzde 14,8. Yani Türkiye'nin tüm illerinde yüzde 14'ün üzerinde biz oy aldık.

Bizim yüzde 15'in altında oy aldığımız il sayısı 2. CHP ve MHP'nin ortak adayı 12 ilimizde yüzde 15'in altında oy aldı. HDP'nin adayı 64 ilimizde yüzde 15'in altında kaldı. Ortak adayın yüzde 5'in altında oy aldığı 11 ilimiz var. Bu da manidardır. Yüzde 5'in altında. HDP'nin adayının da yüzde 5'in altında oy aldığı 51 ilimiz var. Hani şimdi bazı medya unsurları çıkıyorlar, 'Artık, kitle partisi olmaya doğru gidiyor' diyorlar. Rakamlar ortada, tablo ortada, bunlar olamaz. Niye? Genleri bunların farklı. Gerek ortak adayın gerek HDP adayının yüzde 2'nin dahi altında kaldığı iller var. Ortak aday bir ilde yüzde 2'nin altında. HDP adayı ise 28 ilde yüzde 2'nin altında kaldı. Şurası da son derece önemli, 30 Mart seçimleriyle kaldığında bizim 10 Ağustos'ta 7 ilimizde çok cüzi oranlarda oyumuzun düştüğü görülüyor, 7 il."

Yeni Türkiye'de arzularının 'yeni bir muhalefet' olduğunu söyleyen Erdoğan, "Çünkü yeni Türkiye’ye yeni bir muhalefet yakışır. Artık bu kaçınılmaz hale gelmiştir. Muhalefetin kendisini sorgulamaktan, özeleştirisini yapmaktan bu aşamadan sonra kaçışı yoktur.” diye ifade etti.

Erdoğan, konuşmasında, Türkiye’nin basın özgürlüğünün kısıtlandığı bir ülke olarak gösterildiğini ifade ederek, “Bazı medya grupları bana, arkadaşlarıma, partime her türlü hakareti bu ülkede yapabiliyor mu? Yapıyor. Çok açık ve net ortada. Hatta yargı o kadar, burada bazı yargı mensupları o kadar taraflı davranıyor ki söyledikleri ne? ‘Bu eleştiriye girer ama siz siyasetçisiniz. Bu hakaret değil, ağır eleştiri’. Böyle de bir manevra yapıyorlar. Dolayısıyla bakıyorsunuz, olumsuz karar veriyorlar. Bizi basın özgürlüğünü kısıtlamakla itham edenler, önce Gazze’de neden ortalıkta görünmediler, ona bakalım. 12 gazeteci Gazze’de öldürüldü. Bazıları yaralandı. Medya ofisleri bombalandı. Bazı gazeteciler İsrail yanlısı yayın yapmadığı için görevlerinden kovuldu, görev yerleri değişti. İçeride veya dışarıda bizi itham edenlerin seslerini çıkardıklarını duydunuz mu? Gezi olaylarında dünyada medya organları bize saldırdılar.” dedi.

17 ve 25 Aralık operasyonlarına da değinen Erdoğan, “Batıda tweet atan sanatçılara, gazetecilere, sporculara o tweetlerini sildirdiler, linç uyguladılar. Bakın bizi azınlıklar konusunda kıyasıya eleştirdiler, eleştiriyorlar. Azınlıklar noktasında dünyada bizim gösterdiğimiz hassasiyeti aynı şekilde gösteren bir başka ülke yoktur. Türkiye’de tüm azınlıklar şu anda huzur içinde. Gazze’de bu kadar olay oluyor. Biz ne dedik? ‘Türkiye’deki Museviler bizim vatandaşımızdır. Kimse onlara yönelik olumsuz bir yaklaşım içinde bulunamaz, onlar bizim güvencemiz altındadır’ dedik. Bizim meselemiz İsrail yönetimi, İsrail halkıyla da değildir. Biz aklı selim ile hareket edeceğiz, duygusallıkla değil. Şu anda Irak’ta Türkmenlerin derdini kendisine dert edinen tek ülke var, Türkiye. Ezidilerin derdini kendine dert edinen, kapısını açan tek ülke var, Türkiye. Bakın şu anda 2 bin Ezidi ülkemize girmiş vaziyette.

Ülkemizde onların bakımlarını, her şeyini biz üstlendik. 20 bin kadar sınır ötesinde, sınırımızda var, onlara da aynı şekilde bakımı sürdürüyoruz. Şu ana kadar 120 TIR’ı aştı, yardım gönderiyoruz, hassasiyetimiz devam ediyor. Arapları, Kürtleri, Sünnileri, Şiileri de düşünen, bunun için çırpınan, üstelik 5 yıldır bunun samimi mücadelesini veren tek ülke var, Türkiye. Suriyeli muhacirlere bu boyutta kucak açan, fedakarca onları misafir eden tek ülke var, Türkiye. Bir milyon 200 bin muhacir ülkemizde. Sıkıntılar yaşamamıza rağmen, katlanıyoruz, sabrediyoruz. Onlar muhacir, ensar olacağız. Vatandaşlarımıza da ‘sabır’ diyoruz. Aynı şeyler bizim de başımıza gelebilirdi. Temenni ederim ki bunları da aşarız. Gazzeli yaralılara sahip çıkan, onları uçaklarla buradaki hastanelere taşıyan ülke, Türkiye. Şu anda 30’a yakın Gazeli kardeşimizi Türkiye’ye getirdik, hastanelerimizde tedavi altındalar ve gelmeye devam edecek. Yeter ki biz İsrail’den müsadeyi alalım, onları ülkemize getirelim.Bu mücadele de devam ediyor.” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı seçildiği 14 Ağustos’un, ayrıca 'Rabia günü' olduğunu ifade eden Erdoğan, "Şu anda tüm dünyada çeşitli etkinliklerle de destekleniyor. Mısır’da demokrasinin katledilmesine, masum insanların katledilmesine, insanlık dramına karşı çıkan tek ülke, Türkiye. Ama gidin ulusal bazı medyaya bakın, uluslararası bazı medyaya bakın, haksızca, temelsizce, mesnetsiz şekilde hedef yapılan yine Türkiye. Anlamadıkları bir şey var. Artık bu oyunlara boyun eğmiyoruz. Eskiden uzaktan ses gelince, kervan duruyordu. Şimdi ne sesi gelirse gelsin, kervan yolunda cesaretle ilerliyor.” dedi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “77 milyonun cumhurbaşkanı olarak, özlediğimiz bu toplumsal barışın tesis edilmesi için de elimizden geleni yapacağımızdan herkes tarafından bilinmesini istiyorum. Yeni Türkiye’de arzumuz var. Yeni bir muhalefet. Çünkü yeni Türkiye’ye yeni bir muhalefet yakışır. Artık bu kaçınılmaz hale gelmiştir. Muhalefetin kendisini sorgulamaktan, özeleştirisini yapmaktan bu aşamadan sonra kaçışı yoktur. CHP’ye bakıyorsunuz, kimi kötülüyor? Seçmeni kötülüyor. MHP’ye bakıyoruz. Çıkan sonuçtan dolayı seçmeni aşağılıyor. Bunlara akıl hocalığı yapan Pensilvanya’da dahi çıkan sonuçtan milleti tahkir ediyor, onlara da bedduayı sallıyor. Özeleştiri yok, kendisine soru yöneltme yok. ‘Acaba nerede yanlış yaptık’ diye sormak yok, anlamaya çalışmak yok, ortaya çıkan manzaradan dolayı bedel ödemek hiç akıllarına dahi gelmiyor.

Böyle bir anlayış Türkiye’de 77 milyon ile asla buluşamadı, bugün buluşamıyor, yarın da buluşamaz. Bir kısmı sahillere sıkışıp kalır, bir kısım doğuda belli illere sıkışıp kalır, oradan çıkamazlar. Kutuplaştırarak, gerginlik üreterek, o bölgeleri bir müddet ellerinde tutarlar ama bir süre sonra artık elde oralarda kalmaz. Özellikle teşkilatıma şunu söylüyorum; bakın bundan sonraki süreçte 14 altında veya 15’in altında olduğumuz yerler var ya, oradaki eksiklerimizi süratle gidererek inşallah oralarda da AK Parti’yi birinci parti haline getirmek bizim bir numaralı hedefimiz olmalıdır. Hakaretle muhalefet olmaz, olmuyor. İftira ile yalanla, siyaseti ayaklar altına düşürerek muhalefet olmaz, olmuyor. Muhalefet partilerinin yönetimleri hem 30 mart hem de 14 Ağustos’taki hezimeti görmek Türkiye adına, demokrasi adına, millet adına adımları atmak zorundayız. Zaten kendileri aday olmadılar. Niye? Eğer kendileri aday olmuş olsalar, bedeli daha ağır olacaktı. Onun için oturdular, konuştular, ortak aday çıkardılar ki şamarı o yesin, bize bir şey dokunmasın.”

yukarı çık
0
Paylaşım