Menu
RSS

“Hatalar yapmış olabilirim ama partime hiç ihanet etmedim”

  • Yazan 
“Hatalar yapmış olabilirim ama partime hiç ihanet etmedim”

Eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ile sizlerin kafasından geçen, CHP camiası içerisinde bolca konuşulan ve birçok tartışmanın da nedeni olan gelişmeler ve süreçle ilgili soruları kendisine sorarak sohbet ettik.

Her zaman iyi bir sohbet taraftarı olan Sayın Akaydın, konuşmasında samimiyetle sorularımıza yanıt verdi. Yanıtlar sizleri tatmin eder mi onu biz bilemeyiz, onun kararını sizler vereceksiniz. Burada bize düşen sizlerin kafasından geçen ama kendisine soramadığınız soruları aktararak yanıtları almaktı.

-Yerel seçim süreci ve sonrasını kısaca değerlendirebilir misiniz?

Şimdi şunu söyleyeyim öncelikle, büyükşehir yasası dediğimiz menderes türel’in çıkarmakla övündüğü yasa özünde bir yerelleşme yasası değildi, merkezileşme yasasıydı. Birçok beldenin ve Antalya’da da 74 beldenin kapatılışı bunun en güzel göstergesidir. Buradaki ince hesap özellikle MHP’nin ve CHP’nin büyükşehir belediyesini aldığı bazı illeri Ak partiye kazandırmaktı. CHP için riskli iller Antalya, Mersin ve Ordu’ydu. Kırsal kesim oylarının 2011 seçimlerin de geride olmasından dolayı sanıyorum MHP içinde riskli iller Balıkesir ve Manisa’ydı. Ve bu teori Balıkesir’de, Ordu’da, Mersin, Antalya’da çalıştı. Başarılı oldu. Ama CHP adına başarısızlık yok. Çünkü biz sanıyorum 6,3 puan gerideydik 2011 seçimlerinde. Yerel seçimlerde bu en kötü hesapla 1,8’e indi. Kimisine göre 0,7 şeklinde bir görüntü var. Yani olayı böyle değerlendirmek lazım. Ama Cumhuriyet Halk Partisi tüm olumsuzluklara rağmen, olumsuzluklar neler derseniz, bütün şehir yasası biraz önce söyledim, özellikle Kepez ilçesinde yaşanan seçim yolsuzlukları diyeyim, daha fazla detaya girmeyeyim, üçüncüsü Cumhuriyet Halk Partisi içinde partiye ihanet eden herkesin çok somut olarak bildiği bir kesim vardı. Yani büyükşehir başkanına vermeyin bunların bir kısmı MHP’ye, bir kısmı AKP’ye yönlendirdiler seçmeni. İçimizdeki İrlandalılar vardı. Buna rağmen Cumhuriyet Halk Partisi bütün bu olumsuzluklara rağmen 30 Mart seçimlerinde tarihi bir oy aldı. 452.000 oy aldı. Yüzde olarak da tarihi bir yüzdeye ulaştı. Yüzde 34,6 galiba tarihi bir yüzde.

-Yani şimdiye kadar CHP açısından alınmış en yüksek oy yüzdesi

En yüksek oy yüzdesi. Olaya da böyle de bakmak lazım çok moralsiz de olmamak lazım.  Ama büyükşehir alınabilir miydi alınabilirdi. Yani alınmaz değildi. Tabi muhakkak bana ait kişisel hatalarda vardır.

-Nelerdi mesela bu hatalar?

Bunu ben bilemem siz basın olarak veya halk değerlendirecek. Ama şunu çok samimiyetle söylüyorum belediye başkanlığım döneminde hatalar yapmış olabilirim ama partime hiç ihanet etmedim. Hiç bir zaman ihanet etmedim. Ve 2011 seçimlerinde de milletvekilleri adayları kadar en az belki de onlardan daha çok çalıştım Cumhuriyet Halk Partisinin başarısı için. Şimdi durumun görüntüsü bu ama ondan sonraki süreçte tabi üzüldüğüm nokta parti basanlar oldu, partiyi tahrip edenler oldu. Bu insanlar baktım il kongresinde ve bugün bile sanki CHP’liymiş gibi, zaten Garip Erdoğan konuşmasında bunlara değindi. Çok dokunaklı bir konuşma yaptı. Sanki Cumhuriyet Halk Partiliymiş gibi bugün görüntü veriyorlar. Bu ayıp bir şey yani böyle bir şeyin olmaması lazım. Şu da oldu büyükşehirde 30 Mart’ta DSP ‘den aday gösterilmesi için büyükşehire büyük gayret gösteren ünlü partililerimizde oldu. Çok somut veriler bunlar yani.

-DSP’den aday gösterilmesi için çaba gösterenler CHP’li olan insanlar mı?

Olan insanlar. Bunu zaten itiraf etti Baştuğ Çalışır’a baskı yapıldığı bu konuda. Baştuğ Çalışır’ da bunu itiraf etti açık açık. Evet, beni DSP’den büyükşehire aday yapmak istediler dedi. Şimdi bunu, Baştuğ’u kimlerin aradığını söylemeyeyim eğer itiraf ettirebilirseniz Baştuğ’a itiraf ettirin ama bunu biliyor herkes. Zaten bir toplantıda da söyledim bunu. Yani partide duyuldu. Şimdi böyle bir süreçten geçtik.

Benim çok üzüldüğüm Cumhuriyet Halk Partisi’ne son yıllarda çok net olarak bir hizipçilik ve entrikacılık mikrobu bulaşmış. Biz bu mikrobu içimizden temizlemedikçe bizim hak ettiğimiz oyu bu ülkede almamız mümkün değil. Yani siz ve ben bu partide aynı kulvarda yarışan iki insan olabiliriz, bu birbirimizin ayağını kaydırmamızı gerektirmiyor. Ama maalesef particilik CHP’de kendisine karşı çıkabilecek potansiyel adayı nasıl aşağılarım, küçültürüm hesabı üzerinden yapılıyor. Ha birbirimizi eleştirmeli miyiz, eleştirmeliyiz. Eleştirmenin yeri neresidir? Eleştirmenin yeri Garip çok güzel söyledi. İlçe ve il kongreleri, kurultaylar ve danışma kurullarıdır. Ben partililerimi eleştirdim mi, bundan dolayı eleştiri alıyorum. Eleştirdim. Nerede eleştirdim? 2012 kemer kongresinde siz çok iyi biliyorsunuz. Arkadan Döşemealtı, arkadan Aksu kongrelerinde eleştirdim. Bu benim doğal hakkım. Ama hiç bir zaman yazılı basının karşısında, sözlü basının karşısında partilimi eleştirmedim. Ama tabii doğal hakkımı kullandığım yerlerde ki eleştiriler bir şekilde basına da düşüyor, düşecektir tabi. Ama hiç bir zaman partilimin, bir partilinin aleyhinde çalışma yürütmedim.

-Şöyle söyleyebilir miyiz, Kemer’deki, ardından Aksu ve Döşemealtı’ndaki deyim yerindeyse isyanvari konuşmalar (İntifada, benim deyimimle- Mustafa Akaydın) size yapılan ayak oyunlarının patlaması mıydı?

Kesinlikle patlamasıydı bunun. Çok doğru söylediniz. Benim 2009’dan itibaren yapılan ilk günde değil bunların hepsine karşı bir patlamaydı. Yani ben belediye başkanıyım büyükşehirin ama grupta bana belediyeyi yönettirmemek için her türlü dümen çevriliyordu. Bunu bütün Antalyalı biliyor. Bu dümeni çevirenlerden birisi şu anda CHP’de değil zaten. Öbürlerine artık değinmeyeyim. Çünkü siz basın adamısınız. Basında partimi eleştirmek olur. Bu onun bir patlamasıydı. Çok haklı nedenleri vardı. Beni tanıyan insanlar bu değerlendirmeyi yaptılar zaten. Herkes yaptı. Onun üzerine epey şey söylenmişti. Söylediklerimin arkasındayım. O zaman sarf ettiğim bütün sözlerimin arkasındayım. Çünkü ben hocayım aynı zamanda. Hocaların görevi birazda eğitim yapmaktır. Ben aynı zamanda partimin tabanını örgütümün tabanını eğitmek istedim. Yani partimin bir analizini yaptım. Vesayet altında politikanın yürütülmemesi gerektiğini söyledim, aynısını bugün Garip Erdoğan’da söyledi. Ne kadar alkış aldı gördünüz. Ben vesayete karşıyım.

-Sizin bahsettiğiniz, sizde intifada yaratan insanlar diyelim, 2009’da sizin aday olmanıza onay veren…..

Ama çok samimi söylüyorum bunların bir kısmı zaten benim üniversiteler arası kurul başkanı iken sivrilen ismimden dolayı partide bir beklenti vardı benim aday olmam için. Ama bunların bir kısmı biz büyükşehiri nasıl olsa alamayız duygusuyla bana okey verdiler.

-Sizi harcama amacı mı?

Aynen öyle. Buna sonradan ben çok inandım. İnanmamı gerektiren kanıtlarımda var. Ama şimdi bunları söylemek istemiyorum. Bakın bunlara da bugün Garip değindi. Dedi ki 1994 yılındaki seçimlerde yapılan hatalar dedi yani sol tek bir adayın üzerinde birleşemez miydi o zaman? İşte dedi valiyi çıkaran hatalar dedi. Bakın Antalya’da çok ilginç bir seçim vardır. 1989 seçiminde parti içi bu odaklar o zaman ki CHP adayının da aleyhine çalışmışlardır. Malik Günal’ın aleyhine çalışmışlardır. Niye kendilerinin sevmediği aday olduğu için. Böyle particilik olmaz. Bekir Kumbul zamanında da valiyi çıkarmakla hani valinin aleyhine kimse çalışmadı ama valiyi çıkarmakla oldu bunlar. İşte ben buna karşıyım.

-Şu olsaydı, yerel seçim sürecinde oy vermeseler bile aleyhte çalışmasalardı CHP büyükşehiri alır mıydı?

Kesinlikle mümkündü diyeyim. Emin değilim ve çok somut kanıtlar var. Kimse hiç biz bunu yapmadık demesin. Kumluca ‘da hangi partilimin kimlere çalıştığını, Korkuteli’nde kimlere, Serik’te kimlere çalıştığını, Konyaaltı’nda kimlere çalıştığını çok net, kimisinin cep telefonu kayıtlı, kimisinin ben şahitlik ederim söylemli bir sürü tanığı var. Onun için parti bunu biliyor. Hepimiz biliyoruz. Yani şu kadarını da söyleyeyim basına düştüğü için söylüyorum. Ağustos ayında Hürriyet Akdeniz’in birbirine çok yakın tarihlerdeki iki manşetinde iki milletvekilinden birisi beni kelepçeleyip Manisa’ya kapatmaktan bahsetti. Öbürü de benim için ayyaştır bu ayyaşken laik, ayıkken Fettullahçıdır gibi bir söylemde bulundu.

Yani disiplin olmadan particilik olur mu? Bunlar hakkında hiçbir şey yapılmadı bugüne kadar. O artık Hürriyet Akdeniz gibi bölgenin en çok okunan yerel gazetesinde çıkan haberler yani.

-Özellikle yerel seçimlerin olumsuz çıkmasında sizin ve o zamanki İl Başkanı Devrim Kök’ün birlikte ciddi hatalar zinciri izlediğiniz, hatta seçimi kaybetmenin sorumlusu ikili olarak nitelendirildiniz.

Evet, bunu yapan bazı şeylerde var. Şu kadarını söyleyeyim. Devrim Kök’ün il başkanı seçilmesi için özel bir gayretim olmadı. Yani Sayın Baykal’ın Özer Ülken için yaptığına benzer bir gayretim olmadı. Ama il başkanı olmasına sevindim. Yumruğunu havaya kaldırdım. Ve yaklaşık bir yıl öncesine kadar da bir tür evladım gibi baktım, sevdim ve destekledim. Ama seçim sürecinde ciddi yanlışlar yaptığını gördüm. Ve seçimlere 3 ay kala da bu aramızda ciddi bir soğukluğa yol açtı. Ama bugün artık bu konuda konuşma yapmak istemiyorum. Çünkü Devrim misyonunu doldurdu il başkanı olarak, kendi rızasıyla misyonunu terk etti. Şimdi duyduğumuz kadar milletvekili aday adayı, artık onun başarısını ya da başarısızlığını parti değerlendirecek. Benim bu süreçte hiç bir ilçe belediye başkan adayını empoze edici veya etmeyici bir tavrım olmamıştır.

Beni suçlayanlardan bir kısmı böyle suçluyorlar. Kesinlikle sizi temin ederim ki çünkü ben bu sevmediğim iştir benim.

Bakın bugün yapabilirim. Bugün ben sıradan bir partiliyim. Ama büyükşehir belediye başkanı iken hiç bir şekilde diğer belediye başkanlarının yaptığı gibi ilçe ve il kongrelerinde taraf olmadım veya eski bir genel başkanın yaptığı gibi açıkça taraf olmam ama bugün yapabilirim.

-Sizin doğrudan değil de sizin adınızı kullanarak yapanlar olmuş mudur?

Olmuştur. Onu çok yapan oluyor. O zaman arkadaşlarım beni suçlamadan önce bana bir alo diyecekler. Senin için çok oldu. Hatta ben bir danışmanımın bu yüzden işine son verdim. Bugün masada oturan bir danışman. Dedim ki Kepez ilçe kongresinde 2012 de müdahale ettiği için git dedim benim yanımdan. Hemen Evcilmen kaptı o adamı sonradan. Ben böyle bir adamım. Bugün herkese taraf olabilirim çünkü ben bugün şurada gördüğünüz diğer partililerden farklı hiç bir şeyim yok kimliğim yok olabilirim. Bu benim hakkım. Hiç bir kimse çıkıp da şu belediye başkan adayının gösterilmemesi için veya şunun gösterilmesi için Akaydın genel merkez veya il başkanlığı nezdinde bir çalışma yapmıştır diyemez. Kesinlikle diyemez. Sadece dedim ki, o da benim hakkım olduğuna inanıyorum, 2009’da da bu hakkım talep etmiştim verilmedi, Kepez, Muratpaşa ve Konyaaltı’nın da önseçimi kazanmamış sıraları için büyükşehire girmek durumunda gözüken adaylar üstünde insiyatif kullanmak istiyorum dedim. Ve bu insiyatifi de maalesef bana yeterince kullandırılmamıştır. Tamamen demeyeceğim. Yeterince. Ama kimlerin bu konuda suçu olduğunu söylersem yine parti suçu işlemiş kabul ederim kendimi girmeyelim. Ama şeyle suçlandım. Çünkü şöyle söylemler oldu. Efendim Akseki ilçesinde niye şu adam aday gösterilmedi. Efendim hocayı aşamadık. Yok ya yalan bu yani. Veya niye bu adam aday gösterildi, hoca çok ısrar etti. Bunların hepsi külliyen yalan. Ama 3 ilçede söylüyorum ben kendi adıma inisiyatif kullanmak istedim ve bunu çok önceden ilan ettim, genel başkan nezdinde de, il başkan nezdinde de.  7.29

Ama dedim ilçe belediye başkan adayının ilçe üyelerine karışmam. Kontenjanına da karışmam. Büyükşehire girme ihtimali olan geçen rakamlara bakarak ve 6 kişi Muratpaşa’da, 4 kişi Konyaaltı’nda,3 kişi Kepez’de. Ama yine dedim bunların ön seçim sıralarına yine karışmıyorum. Bunlar Konyaaltı’nda. Ama geri kalanlarda benim kullanmak istediğim bu inisiyatife müdahale edildi. Bunu da hiç kimsenin kaşına gözüne aşık olduğum için değil, çeşitli siyasi gerekçe ve liyakat nedeniyle bilgi deneyim şu bu kullandım.

Şimdi Ömer Melli ile kavga ettiğimi kimse söyleyemez yalan. Özer Ülken ile doğru. çünkü Özer Ülken yaratılış itibari ile benim karakterimle, yönetim biçimimle hiç bir şekilde bağdaşmayacak bir kişilik. Ama onun hakkında da aleyhinde de konuşmam. Ama bunu bu kamuoyunda da çok net yansıdı. Devrim ile de yalan. Devrimle benim hiçbir şekilde basına yansıyan bir uyumsuzluğumuz olmadı. Bu da yalan. Ama şunu söyleme hakkım olduğunu sanıyorum. Bakın şu anda evrak yakma olayından dolayı bir şey var fasılda. Büyükşehir belediyesinin itham altında kaldığı ve AKP’nin il başkanı aracılığıyla saldırdığı bir sürü konum oldu. Bu eleştirileri söyleyen arkadaşlarıma buradan soruyorum. 4 il başkanı döneminde de basın önünde kamuoyu önünde büyükşehir belediye başkanını savunan hangi il başkanları oldu, hangi söylemlerle? Soruyorum bunu sormak benim hakkım. Bu kadar söyleyeceğim. Basında bütün kayıtlar var. Mustafa Köse bana saldırırken beni kim korudu? Kim savundu? Kim savunacak il başkanları savunacak. Hepsine dedim istediğiniz konuda ulaşım dahil şu dahil bu dahil, planlama dahil, kepezaltı santral dahil hepsi için size brifingler verim, bilgilendireyim. İşte halk kart davası şunlar bunlar sizde beni savunun. Brifinglerime 3 kişiden fazla belediye meclis üyesi gelmedi. Bunu da söylemek benim hakkım. Ama Özer Ülken dışındaki hiç kimseyle de öyle saç saça baş başa kavgamda olmadı. Ömer Melli’yi severim o da beni sever. Fikir ayrılıklarımız olmuştur ama kavgamız olmadı. Aynı şey Devrim Kök içinde. Devrim Kök’ün yanlışlarını tespit ettim suratına da söyledim. Ama basın önüne getirmedim. Getirdi diyen varsa yalan söyler.  Şimdi bakın Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın anlayamadığı bir şey var. Bunu Ömer Melli bile ilk danışma kurulunda ifade etti. Dedi belediyeye CHP’li bürokrat almıyorsunuz. Belediyenin CHP’li bürokrat olmaz. Bürokrat adı üstünde 657’ye tabii memurdur. Memurun partisi olmaz. Bunu anlatamadım kimseye. Memur sempatisi olduğu partisi olur ama bunu ilan edemez suçtur bu. Sandık kurulduğu zaman gider oyunu atar. Dolayısıyla bu söyleme baştan beri katılmadım gene katılmıyorum. Olmuştur zaten bunu kamuoyunun önünde paylaşmam suçtur çünkü bu. Olmuştur elbette.  Belediye de çalışan bürokratlarıma şunu söyledim. Bundan bazı partili arkadaşlarım rahatsız oldular. $Belediye de siyaseti bir kişi temsil eder o da benim. Dolayısı ile Cumhuriyet Halk Partili bir partilim sizden bir bilgi isterse size bir konu iletirse onu bilgilendirmekle sorumlusunuz. Ama işini çözmek işini bana aittir dedim. Yani ihale mi var, bir çocuk işe mi alınacak partili kimliği ile burada bir talep varsa bunu çözüp çözmemek bana aittir dedim.  Bundan alınan partililer oldu doğrusu buydu. Çünkü siyaseti belediyede bir tek kişide hatta yasal olarak o bile CHP rozetini çıkarmak zorunda da seçilmiştir CHP’nin oyuyla seçilmiştir.  Onun için ben muhatabım ona dedim. Ama bazı partililerim çeşitli duvarları aşarak bürokratları yönetmeye kalktılar.  Ben açık isim vermeyeyim.  Bir il başkanı bu bürokratı niye işinden aldın görevinden aldın diye bana baskı yaptı. Veya şu bürokratı niye şu göreve vermiyorsun diye baskı yaptı.  Bunların hepsi benden saklı. Ama ben bunları bugün paylaşmam bu benim siyasi etik anlayışıma uymaz. Bürokratlarımı Menderes Türel’in yaptığı gibi bir kıyıma uğratmadım.  Büyük çoğunluğu Menderes Türelden gelenlerdi ama boşalmış olan mevkilere de uygun kişileri gerek belediye içerisinde gerekse üniversiteden atadım. Üniversitedeyken de bürokratlarımın en azından dürüstlüğünden ahlakından gurur duyuyordum. Hala eleştirilen bürokratlarımın bilgilerinden deneyimlerinden dürüstlüğünden adaletinden gurur duyuyorum.  Kim ne derse desin gurur duyuyorum. Onun için bir liderin en önemli özelliği takım arkadaşlarının da kimseye ezdirmemektir.  Onun için belediye başkanları seçilir.  Ama belediyeyi belediye başkanları yönetir. Belediyeyi milletvekili yönetmez. Belediyeyi il örgütü yönetmez. İl örgütlerinin görevi bunu Kılıçdaroğlu’da çok söylemiştir görevi başkana siyaseten danışmanlık yapmaktır, başkanın yaptıklarını halka anlatmaktır, başkana kamuoyunda sataşmalar varsa bunun cevabını vermektir belediyeyi yönetmek değildir. Bunu ben size söyleyeyim 2011 yılında sanıyorum Dedeman otelindeki bir toplantıda il başkanları ve belediye başkanları önünde sayın Kemal Kılıçdaroğlu açıkça bu konuda söylemi vardır. Ne milletvekilleri ne il yönetimleri, il örgütleri belediye başkanına karışamaz. Yani olay bu. Benim kimi nereye atayacağıma, kimi nerden nereye kaydıracağıma bana baskı olamaz. Böyle bir şey yok. Onu söyledim zaten danışmanlık olur.

-Cemaatçi misiniz?

Yok yaa, nereden çıktı bu? Böyle bir şey olabilir mi? Benim gibi ulusal değerlere, Atatürkçülük değerlerini rektörlüğümden beri savunan bir adamım, üstelik de Atatürk’ün en sevdiğim laflarından biridir; “Bu memleket şeyhler, meczuplar, müridler diyarı olamaz” lafı da en çok kullandığım laflarından biridir. Olabilir mi öyle şey?

-Siz büyükşehir belediye başkanlığı yaptınız, şu andaki belediye başkanı Menderes Türel’in şu 9 aylık dönemini değerlendirebilir misiniz?

Bakın, Türel’i Antalya kamuoyu değerlendirecek. Şunu açıklıkla söyleyeyim; Türel 2004 yılında vadettiği hiçbir şeyi 2009’a kadar yapmamıştır.

Bugün ise yaklaşık 9 aylık belediye başkanı bir çivi bile çakmamıştır. Ben 9 ay içerisinde onun borçları ile uğraşırken hergün Mustafa Köse ve Hüseyin Samani bağırıyordu, hoca bir çivi bile çakmadı diye. Karayollarının yaptığı inşaatların yanına Antalya’ya iyi gelecek tabelaları koymuştur. Eğer o tabelaları toplayıp, onlara yaptığı masrafları biriktirseydi belki bir yatırım yapabilirdi. Tabelalar çok masraflı oldu Antalya’ya.

Şu anda Antalya kamuoyunun bildiği bir şey varsa, hani Kadınlar Plajı’nı yapmak bir proje yapmak değil, yahut Konyaaltı sahiline 50-100 tane şezlong koymak ta bir şey yapmak değil, ama ben belediye başkanlığım döneminde ederi 1 milyondan 100 milyona kadar giden 65 tane proje gerçekleştirdim. Bunu kamuoyuna anlattım. Ve kendi çıkarttığı Bütünşehir Kanunu’nun esiri olacaktır, önümüzdeki 4 yıl içerisinde hiçbir şey yapamayacaktır. O bütçeyle çok zordur bu coğrafyada.

-Bir hoca olarak Türel’in 9 aylık döneminin karnesini vermeye kalkarsanız notunu ne verirdiniz?

1 notu verecek kadar bir icraatı yok, sıfır.

yukarı çık
0
Paylaşım